Barselona deyince akla gelen ilk sanatçılardan birisini, Joan Miro’yu sayfalarımıza taşıyoruz…
Katıldı10 Ekim 2019
Yazılar7
Kendi halinde, öğrenme ve keşfetme odaklı; ne sadece okuyan, ne sadece gezen, her ikisi olmak için hummalı çalışan bir eskicidir. Bilgi edindikçe mutlu olan, mutlu oldukça daha da bilgi edinmek isteyen; tüm bunlar olurken yanına Ariadne ipini almakta beis görmeyen bir meraklıdır. “Saudade” hem rüyasında hem de gerçekliğindedir.
Tanımlanması zor bir tür icra eden The Feelies, müzik dünyasının Locus Solus’u olmaya devam ediyor. Bu külliyatı yalayıp yutmuş çevrelerin gıptayla baktığı, yalın, yıldız olma derdi olmayan, ağırbaşlı, ilham veren ve buna rağmen taklit edilemez bir grup. 80’li yılların aort damarı ve türünün tek temsilcisi The Feelies bu ay bizlerle.
Diyelim ki bir karaoke gecesine katılacaksınız. Ortamdaki herkesin şarkı söylemesinin de zorunlu olduğunu varsayalım. Bazılarına göre cehennemden farksız olan bu durumdan nasıl kurtulursunuz? O vakit biraz ipucu verelim:
Readingli bu yetenek abidesi gençler her ne kadar medya onları yüzüstü bıraksa da yaptıkları müzik türünün hakkını en iyi şekilde verdiler! Bu ayki eskici konuğumuz Slowdive.
Risk almayı seven Bel Canto, Nordik ülkelerin elektronik müziğinin şekillenmesinde önemli bir yere sahipti. Norveç deyince akla ilk gelen grup değillerdi belki, ancak günümüzdeki ‘butik elektronik grupların’ orijinal işler çıkarmasında fitili ateşleyenlerin başında yer alıyordu.
Tam 18 yıldır albümün a’sından bahsetmeyen The Sisters of Mercy, müzik endüstrisinin kalıplaşmış figürlerine karşı tek başına kararlı bir şekilde duruyor. Goth’un tanrısı ilan edilen Andrew Eldritch önderliğindeki The Sisters of Mercy’i yakından tanıyalım.
82 dakikaya koca bir heavy metal tarihini sıkıştırmak da neyin nesi?