Nedir ki bunlar, kim nerede oynar?
Efendim bu turnuvalar sırasıyla Avustralya Açık, Fransa Açık (Roland Garros), İngiltere Açık (Wimbledon) ve Amerika Açık olmak üzere her sezon oynanır. Melbourne, Paris, Londra ve New York da bu güzide organizasyonlara ev sahibi yapan şehirlerdir. Katılan oyuncular ise elbette sıralamanın üst sıralarındaki tenisçiler olmaktadır. Sıralamada daha aşağıda olan tenisçiler katılamaz diye bir kaide elbette yok, onlar da sezon boyunca oynadıkları yine farklı şehirlerde düzenlenen daha az itibarlı ve değerli turnuvalarda aldıkları dereceler ve oynadıkları elemelerle bu turnuvalara katılmaya hak kazanır. Turnuvalar, tek erkekler, tek kadınlar, çift erkekler, çift kadınlar ve karışık çiftler olmak üzere oynanır.
Neden bu kadar prestijli ki bunlar?
Şöyle ki, tenis camiası için irdeleyecek olursak, dünya sıralaması için en yüksek puanları bu turnuvalar getirir, yani bir tenisçi sıralamada yükselebilmek için mutlak surette bu turnuvalarda düzenli başarı elde etmelidir. Zaten erkeklerde inceleyecek olursak, bu turnuvalarda uzun yıllardır baskın olan Federer, Nadal ve Djokovic’in de tek erkekler dünya sıralamasında ilk üçün abonesi olduğunu da görürüz. 19. yüzyılın sonlarından beridir devam eden bu dört organizasyon, sadece oyuncular açısından değil, o bölge tarafından da ciddi saygı görmektedir. Özellikle Wimbledon, “God save the Queen” sloganıyla yaşayan Britanyalılar tarafından, kraliyetin ilgi gösterdiği ve ödülleri takdim ettiği bir turnuva olmasından dolayı, bir İngiliz tenisçi için kazanılabilecek en büyük onur olsa gerek. Ayrıca, yine Wimbledon’da, oyuna büyük saygı vardır ve bu yüzden maçlar seyirciden çıt çıkmadan oynanmaktadır. Buna karşın, Avustralya ve Amerika Açık tenis turnuvaları ise seyirci dostu turnuvalardır, sürekli izleyicilerden sesler yükselir. Ayrıca milyon dolarları bulan yüksek meblağlarda ödüller de dereceye girenlere dağıtılır. Amerika Açık’ta Hollywood’dan ve spor camiasından tanıdık isimlerin sık görülmesinin yanında, Avustralya Açık halkın yoğun ilgisini yaşar (en kalabalık izleyicili tenis maçı rekoru burada 2008 yılında kırılmıştır: Tam 62.885 kişi!). Bunun yanı sıra, Fransa Açık’ta da aşina olduğumuz Fransız elitizmi yine fena halde yaşanmaktadır.
Ne zaman oluyorlar bunlar, izleyebilir miyiz?
Tabi ki efendim, ülkemizde de bu organizasyonların yayını vardır. Ancak ne yazık ki Grand Slam (bu dört turnuva Grand Slam olarak anılır) sezonu bittiği için önümüzdeki sezonu beklememiz gerekecek. Ocak ayında kortlara Avustralya’da geri dönüyoruz ve sonrasında Mayıs’ta Fransa, Haziran’da Wimbledon ve Ağustos’ta Amerika’yla yine son buluyor. Bu zamana kadar beklemek istemeyenleri ise böylesine prestijli olmasa da, Masters turnuvaları bir süre oyalayabilir.
Not: Bu yazı Boo! dergisinin ikinci dönem birinci sayısında yayımlanmıştır.